26 Ağustos 2013 Pazartesi

Fransa'da bir Türk isyanı


Fransa'da bir Türk isyanı

İnsanlar Avenue Kléber caddesinde toplanmıştı.Plana göre caddeden Eiffel'e geçecektiler.Müthiş bir kalabalık vardı.Kalabalığı organize etmek için görevlendirilmiş préposé adı verilen personeller ve préposé'ler için hazırlanmış standlar bulunuyordu.Bu standlardan tüm kalabalığa seslenip görevlerini yerine getirmeye çalışıyordular.




Bay Niéman'ın caddeye geldiğinde karşılaştığı bu neşeli görüntü onu mutlu etmişti.Caddedeki épicerie adı verilen küçük marketlerin birinden soğuk bir babeurre satın aldı.Bu sıcak havada serinlemek için içilebilecek en iyi içecekti belkide.

Babeurre'sini yudumlayan Niéman hafif bir omuz darbesiyle sarsıldı.Şaşkın bir şekilde arkasına dönüp ona çarpan kişinin kim olduğuna baktı.Bu kişi eski komşularından olan bayan Lavérna'ydı.Bu tesadüf sonucunda ikiside çok şaşırmıştı.Aynı zamanda sevinmiştilerde.Bu kalabalığın içinde ikiside yalnızdı.Bay Niéman tam lafa girecekti ki caddeye yerleştirilmiş ses sistemlerinden büyük bir "ciiuuuuuv" sesi geldi.Bay Niéman bu sesi orta okul yıllarından hatırlamıştı. Mikrofonda arıza olduğunda çıkan cıyak sesdi bu.

Bu sesden sonra tüm kalabalık biraz şaşırdı.Şaşkınlığın etkisiyle hafif bir sessizlik oluştu.Müzik çalmaya devam ediyordu ancak müziğin arka planından bir adamın bağırma sesleri duyuluyordu.Fransızca olmayan bir dilde ses tonundan sinirli olduğu anlaşılan bir adam bağırıp duruyordu.

Bay Niéman geçmişi sayesinde bu dili hemen tanımıştı.Bu Türkçe'ydi.Tüm dikkatini adamın bağırma seslerine vermeye çalıştı.Adam "Gapat la müziği!!!" diye haykırıyordu.Bir süre sonra müzik sustu.Tüm kalabalık birden "aaaaaaaa" diye sesli olarak şaşırdı.Kalabalığın "aaaaa"larını standın üzerine çıkan yün kazaklı,kumaş pantolonlu,saçları 3 numara kesilmiş kirli sakallı bir adam "aaa aa ne aa amuagoyum" diyerek kesti.Bay Niéman bu aksanı anlamakta zorluk çekiyordu.Tüm kalabalığın gözü standdaydı.Herkes bu yün kazaklı adamın söylediklerine odaklanmıştı.Bu adamın sesinden başka çıt dahi çıkmıyordu.Adam mikrofonu yiyecek gibi ağzına yaklaştırarak konuşmaya başladı 
"-La olm ne lan bu isimler? Ne biçim diliniz var amuagoyum? Çoluğunuza çocuğunuza koyduğunuz isimleri sikeyim yazık günah değil mi lan? Hayır yarın birgün bu çocuklar büyüyüp yazar mazar oluyo,roman falan yazıyolar.Romanlardaki kahramanların adını telafuz etmeye çalışmaktan iflahımız sikildi.YETE..." yün kazaklı adamın sözlerini Fransız polisi kesmişti.Standın üzerinde yere yatırıp ellerini kelepçelediler.Yün kazaklı adam yerden kalkarken son bir kez kalabalığa baktı.Bay Niéman dışında kimse Türkçe bilmiyordu ama sanki herkes bu adamın dediklerini anlamıştı.İbret dolu gözlerle bakıyordular adeta.Hepsinin pişmanlığı gözlerinden okunuyordu.O günden sonra herkes çocuğuna adam gibi telaffuz edilebilecek isimler koydu...

Share This!


Blog Hakkında

-

Total Pageviews

Powered By Blogger · Designed By Seo Blogger Templates