Bugün biraz konuşayım diyorum, ama nereden başlayacağımı tam kararlaştıramıyorum.
Felsefeyle tanışalı biraz oluyor, çok kitap okuyan bir insan olmamama rağmen dokuzuncu sınıfta edebiyat hocam Sofie'nin Dünyası adlı kitabı tutuşturmuştu elime. Arka kapağındaki kısmı okuduğumda tam olarak aradığım kitabın o olduğunu düşünmüştüm. Benimle aşağı yukarı yaşıt bir kız, benim merak ettiğim soruların cevaplarını öğrenmeye çalışıyordu. O zamanlar Kur'an'ın Türkçe meâlini de okuyordum, okudukça kafamdaki soru işareti çoğalıyordu. Falan filan.
Felsefe, yaşayan herkesin en azından biraz ilgisini çekiyordur, çekmelidir diye düşünüyordum. Biraz içine girdim. Olayı biraz daha derinleştirdim. Uzun yıllardır görüştüğüm sevdiğim bir arkadaşa felsefeden, merak ettiğim sorulardan, bu sorulara verilen olası cevaplardan bahsettim. Uzun uzun anlattım. Tek kelimeyle cevap verdi; "Saçma"
Kendimi o kadar kaptırmışım ki arkadaş o an gözümde bitti, Yıllardır dost olarak gördüğüm arkadaş tek kelime ederek bitmişti benim için. Sonra daha akla mantığa yatkın şeyler söyledi de, küllerinden tekrar doğdu. Geçenlerde bir arkadaş daha zorunlu felsefe dersinde aynı tanımlamayı kullandı. Geçmişi hatırladım. O yüzden bunu yazıyorum.
Şimdi felsefeye saçma diyebilen insanla, hayatını felsefeye adamış insana tam ortadan bakacağım.
Felsefeye saçma diyebilen insanın bir günde yaptığı mantıklı hareket sayısı sayılabilecek kadar sınırlı. Bir günde kurduğu mantıklı cümleler de aynı şekilde. Bir ömür boyu kendi kişisel çıkarlarından, günlük hayatından, kız-erkek ilişkilerinden başka sorguladığı şeylerin sayısı da oldukça az. Şimdi bu insan nasıl olurda hayatı boyunca evrensel sorulara cevap aramış, çeşitli cevaplar getirmiş, belki yüzyıllar boyunca öğretilecek teoriler geliştirmiş, hayatı sorgulamış, kendine ezberletilenden başka yaratılış teorisi, var oluş teorisi öğrenmeye çalışmış insanın yaptığı şeye "saçma" diyebilir? Bunu diyebilen insanın durumu çok açık ve nettir. Bu yaşına kadar kendini bile sorgulamamış ki adam, ne bilsin o daha aydın yaşayabilsin diye ömrünü düşünmeye adamış adama hakaret ettiğini.
Bu son olayda saçma diyen arkadaşın bir suçu olduğunu iddia etmiyorum. Toplum yapısı, aile yapısı, arkadaş çevresi vb. her şey bu adamın bunu söyleyebilmesinde büyük bir etken.
Saçma demesinin sebebi felsefeyle alakalı bir film izlemiştik, dinsiz denilen kadın "Ben felsefeye inanırım" dediği için saçma bulmuştu. Gerekçeside "Bi Kitabı bile yok,ne öyle o, neye inanıyo o" gibi bir şeydi. Koyu yazdığım kısmı kesin olarak duydum. Gerisinden emin olmadığım için "gibi" dedim.
Şimdi buna verilebilecek birçok cevap var. Öncelikle felsefenin birsürü kitabı var denilebilir. Büyük filozofların yazdığı kitapları referans alarak filmdeki kadının inandığı şeyi anlamaya çalışabilir herkes. İkinci olarak, bu adamın yaşamak için neyi nasıl yapması gerektiğini anlatan bir kitaba ihtiyacı olduğunu gözlemlemiş oldum. Buna diyecek bir sözüm yok, ancak o kişininde yaşamak için ne yapması gerektiğini anlatan bir kitaba ihtiyaç duymadan, kendi yönlendirmesiyle hareket eden insana diyecek bir sözü olmamalı. Hele "saçma" gibi bir tanımlama kesinlikle kabul edilemez. Şahsen ben kabul edemediğim için bunları yazdım.
Şimdi olur da bu yazdığımı okumaya üşenmeyen bir insan evladı çıkarsa rica ediyorum beni yargılamasın. Bunlar benim şahsi düşüncelerim, burada kimseyi hedef almıyorum,suçlamıyorum. Bunları yazıyorum çünkü bir şeye saçma demeden önce iki kere düşünmemiz gerektiğine inanıyorum. Belki saçma değildir de, ben anlamamışımdır. Böyle bir ihtimal de var. O yüzden ben genellikle iki kere düşünürüm.
Read More